Cihanda kaybolan yıllarım ve içine düştüğüm feci günahlarım, sakladığım sevaplarımla yaşadım. Faciaların bedelleriyle ağladım, ben anladım, karikatür komedya koydum adını buranın. Deneyiminle deneyi bir denek misin Sago? Gırtlağında halata bağlı sen binek misin Sago? Rüzgârın hızıyla savrulur sözün elaleme. Onların şamarlarında ezilen bir sinek misin Sago? Rap dölüyle üreyen her satır karamsarhanenin dili, Sagopa yaşlı bir çocuktu zaten yıllar öncesi. Aknelerime dokunamazdım, kan gölü olurdu suratım, lisede aynadan kaçardım, yorgan altı ağlardım. Ben parayla geç tanıştım, çok güzeldi aşık olamadım, yine de vardı kalbini çaldığı dostlarım. Ben onunla "merhaba" sohbetinde kaldım, yüz göz olamadım, aldattığı dostlarımda merabalaşırım. Yağmalanmış her taraf ve hibme olmuş ber taraf, kadim bedenler işgüzar seçil ve seç civarlarında tek mi kaldı Kajmeran? Dudaklarımda bal yok, oysa tek dilekti mutluluk.
Sönen mumun emanetiydi gözüme sanki karanlık, dönen şu dünya sanki taş ve biz içinde çorbalık. Katıksız iyiyi bulana dek mi sürecek tek devamlılık? Beddua, kötüyü servis edene sordum. Biz doğarken dargındık. Hoş seda duyun sabah bir martı uçurun gökyüzünden, hediye edilen günlerinde bir duacı ol uluya anlaşılmadan kapanmasın, o gözlerin sulanmasın darbeler yesen de yüreğine affetmek en asil intikam. Varsa bir duvar dayan, yoksa bir duvar yarat, karanlık olduğunda mumdan bir güneş yarat, kanatların kırılmasın, umutların nicesi 24 karat. Belki talan olan o manzaran tedavi acizi. Ya belki kalanı hür tutan ümit tebessümünde yaralı kim bilir? Sen sefilse duygular, ömrün yarısı yalpalar, zamanda doğar o anlar ya da bir anda yok olurlar. Kalleş olsa dahi bir an için o yadigâr dostlar, etme ses ve affet, bir gülücük haşlar. Gözlerinde damla yaş var. Bir hüsran aldı can hicranla kanar.
- Bu dünyada tek başına bir erkek bir hiçtir. ve bu dünyadan başka dünya yok.
- Başka bir dünya gördüm. Bazen onu hayal sandım, ama olsun.
- Göremeyeceğim şeyler görmüşsün.
Bu skit "The Thin Red Line" (İnce Kırmızı Hat) filminden alınmıştır.
Sönen mumun emanetiydi gözüme sanki karanlık, dönen şu dünya sanki taş ve biz içinde çorbalık. Katıksız iyiyi bulana dek mi sürecek tek devamlılık? Beddua, kötüyü servis edene sordum. Biz doğarken dargındık. Hoş seda duyun sabah bir martı uçurun gökyüzünden, hediye edilen günlerinde bir duacı ol uluya anlaşılmadan kapanmasın, o gözlerin sulanmasın darbeler yesen de yüreğine affetmek en asil intikam. Varsa bir duvar dayan, yoksa bir duvar yarat, karanlık olduğunda mumdan bir güneş yarat, kanatların kırılmasın, umutların nicesi 24 karat. Belki talan olan o manzaran tedavi acizi. Ya belki kalanı hür tutan ümit tebessümünde yaralı kim bilir? Sen sefilse duygular, ömrün yarısı yalpalar, zamanda doğar o anlar ya da bir anda yok olurlar. Kalleş olsa dahi bir an için o yadigâr dostlar, etme ses ve affet, bir gülücük haşlar. Gözlerinde damla yaş var. Bir hüsran aldı can hicranla kanar.
- Bu dünyada tek başına bir erkek bir hiçtir. ve bu dünyadan başka dünya yok.
- Başka bir dünya gördüm. Bazen onu hayal sandım, ama olsun.
- Göremeyeceğim şeyler görmüşsün.
Bu skit "The Thin Red Line" (İnce Kırmızı Hat) filminden alınmıştır.