hesap vakti gelmişti
tarih alışkanlığından vazgeçecek
kimsiz, kimliksiz, kişiliksiz kalanlar şimdi kendi yazgılarını yazacaklar
ne ezen olmalıydı ne ezilen....her ulus kendi bağımsızlığını kendisi yaratacak
eğer siz bu işleri başkaları adına yaparsanız bunun adına emperyalizm denir
oysa biz emperyalizmi kahretmeye geliyoruz
hakimiyet milletindir dediğimde acaba ne anlıyorlardı?
ama anlayacaklardı, savaştıkça anlayacaklardı, kazandıkça anlayacaklardı
bir gün ressamlar kahramanlık yüzünü kaybederlerse gitsinler yıldırım`ın resmini yapsınlar aksak timur şimdi yaşasaydı belki de aynı şeyi yapacaktı
şu gencecik çocuklara bak! yeni zelandalı, avusturalyalı, anzak ve yunan için anlamsız bir savaşın garip mezar taşları değiller mi?
işte şimdi bizden öğrenecekler özgürlüğün ne olduğunu, bağımsızlığın ne olduğunu içleri rahat.. yanıbaşımızdaki mezarlarda.
daha ilk meclis açılırken oradakilerin çoğunun ulus kavramı yoktu
padişah, hilafet ve ümmet.. bundan başka kişiliği olmayanlarla böyle bir özgürlük savaşı nasıl kazanalıcaktı? diyelim ki kazandık, bu savaş kimin adına kazanılacak?
ana kalbi işte;
düşündüklerimi ve arkadaşlarımı tanıdıkça başıma bir şeyler gelecek korkusuyla anacığım pamuk elleriyle okşamıştı beni
"mustafam" dedi, "korkuyorum. padişaha karşı mı geleceksin?"
gün nasıl doğacaksa, sen beni nasıl doğurduysan anacığım..
güneşe bak doğudan doğacak güneşe bak
güneşe bak doğudan doğacak güneşe bak,
gün nasıl ağarıp gelecekse, nasıl ki rüzgar bulut olacaksa
buluta yağmur, el deyecekse
yağmura toprak can verecekse
güneşe bak doğudan doğacak güneşe bak
güneşe bak doğudan doğacak güneşe bak
ne din, ne ırk.. sen, ben var..
ne dün, ne bugün... yarın var..
sonra ateş, sonra kan, sonra ihaneti gördük. ihaneti ateşle yakıp, aydınlatıp korku korkudan kaçıp, ressamlar bizim resmimizi yaptılar
gencecik yeni zelandalı, anzak, avusturalyalı koyun koyuna bağımsızlığın resmini bizden öğrendiler
güneşe bak doğudan doğacak güneşe bak
güneşe bak doğudan doğacak güneşe bak
aydınlattık
korku korkudan kaçıp, doğudan doğdu güneş
ilk defa karanlık korktu
ihaneti ateşle yakıp, aydınlattık
insanlar bilinçlendikçe kişiliklerini ister, milletler de öyledir
kabiliyetlerini keşfetmek, zengin olmak isterler
bu zenginlik başkalarının açlığı pahasına olursa
işte o zaman iş değişir eninde sonunda hesabı sorulur
din adına, ideoloji adına başka milletleri boyunduruk altına almak;
işte biz buna emperyalizm deriz
gerçek bir devrimcinin amacı egemenliğin kayıtsız ve şartsız ulusta olmasını sağlamaktır, tam bağımsızlık dünya milletleriyle kardeş olmak demektir, ırk esasına dayanan düşünce unsurları insanlık ailesine üvey evlat yetiştirmek demektir, bilinçlenen bir toplum demokrasiden korkmaz
halkını cahil bırakan insanlar eninde sonunda kahrolurlar.
fakirliği paylaşmakla, zenginliği paylaşmak ayrı ayrı şeylerdir
sosyal devlet; emeğin ve geniş halk kitlelerinin refahı demektir
bunun kaideleri bellidir ne üç beş kişi parası ile dünyayı değiştirebilmelidir ne de devlet zalim olmalıdır
insan zekası ve kültürü soyut ve somut kavramlarıyla bir bütündür
sanata, bilime ve söylediğin türküye ekmek kadar acıkıyorsan ne mutlu sana
barış zeka ürünüdür, savaş aklı olmayanlara aittir eğer uğruna savaşacak bir şeyin varsa o olsa olsa özgürlüğündür, bağımsızlığındır zaman akacak ve gidecektir hiçbir şeyi tabulaştırma dogmalara karşı koy büyük devrimlere gereğin kalmayacak kadar devrimci kal yeter
eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur!
sakın kurtarıcı bekleme, yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım!
tarih alışkanlığından vazgeçecek
kimsiz, kimliksiz, kişiliksiz kalanlar şimdi kendi yazgılarını yazacaklar
ne ezen olmalıydı ne ezilen....her ulus kendi bağımsızlığını kendisi yaratacak
eğer siz bu işleri başkaları adına yaparsanız bunun adına emperyalizm denir
oysa biz emperyalizmi kahretmeye geliyoruz
hakimiyet milletindir dediğimde acaba ne anlıyorlardı?
ama anlayacaklardı, savaştıkça anlayacaklardı, kazandıkça anlayacaklardı
bir gün ressamlar kahramanlık yüzünü kaybederlerse gitsinler yıldırım`ın resmini yapsınlar aksak timur şimdi yaşasaydı belki de aynı şeyi yapacaktı
şu gencecik çocuklara bak! yeni zelandalı, avusturalyalı, anzak ve yunan için anlamsız bir savaşın garip mezar taşları değiller mi?
işte şimdi bizden öğrenecekler özgürlüğün ne olduğunu, bağımsızlığın ne olduğunu içleri rahat.. yanıbaşımızdaki mezarlarda.
daha ilk meclis açılırken oradakilerin çoğunun ulus kavramı yoktu
padişah, hilafet ve ümmet.. bundan başka kişiliği olmayanlarla böyle bir özgürlük savaşı nasıl kazanalıcaktı? diyelim ki kazandık, bu savaş kimin adına kazanılacak?
ana kalbi işte;
düşündüklerimi ve arkadaşlarımı tanıdıkça başıma bir şeyler gelecek korkusuyla anacığım pamuk elleriyle okşamıştı beni
"mustafam" dedi, "korkuyorum. padişaha karşı mı geleceksin?"
gün nasıl doğacaksa, sen beni nasıl doğurduysan anacığım..
güneşe bak doğudan doğacak güneşe bak
güneşe bak doğudan doğacak güneşe bak,
gün nasıl ağarıp gelecekse, nasıl ki rüzgar bulut olacaksa
buluta yağmur, el deyecekse
yağmura toprak can verecekse
güneşe bak doğudan doğacak güneşe bak
güneşe bak doğudan doğacak güneşe bak
ne din, ne ırk.. sen, ben var..
ne dün, ne bugün... yarın var..
sonra ateş, sonra kan, sonra ihaneti gördük. ihaneti ateşle yakıp, aydınlatıp korku korkudan kaçıp, ressamlar bizim resmimizi yaptılar
gencecik yeni zelandalı, anzak, avusturalyalı koyun koyuna bağımsızlığın resmini bizden öğrendiler
güneşe bak doğudan doğacak güneşe bak
güneşe bak doğudan doğacak güneşe bak
aydınlattık
korku korkudan kaçıp, doğudan doğdu güneş
ilk defa karanlık korktu
ihaneti ateşle yakıp, aydınlattık
insanlar bilinçlendikçe kişiliklerini ister, milletler de öyledir
kabiliyetlerini keşfetmek, zengin olmak isterler
bu zenginlik başkalarının açlığı pahasına olursa
işte o zaman iş değişir eninde sonunda hesabı sorulur
din adına, ideoloji adına başka milletleri boyunduruk altına almak;
işte biz buna emperyalizm deriz
gerçek bir devrimcinin amacı egemenliğin kayıtsız ve şartsız ulusta olmasını sağlamaktır, tam bağımsızlık dünya milletleriyle kardeş olmak demektir, ırk esasına dayanan düşünce unsurları insanlık ailesine üvey evlat yetiştirmek demektir, bilinçlenen bir toplum demokrasiden korkmaz
halkını cahil bırakan insanlar eninde sonunda kahrolurlar.
fakirliği paylaşmakla, zenginliği paylaşmak ayrı ayrı şeylerdir
sosyal devlet; emeğin ve geniş halk kitlelerinin refahı demektir
bunun kaideleri bellidir ne üç beş kişi parası ile dünyayı değiştirebilmelidir ne de devlet zalim olmalıdır
insan zekası ve kültürü soyut ve somut kavramlarıyla bir bütündür
sanata, bilime ve söylediğin türküye ekmek kadar acıkıyorsan ne mutlu sana
barış zeka ürünüdür, savaş aklı olmayanlara aittir eğer uğruna savaşacak bir şeyin varsa o olsa olsa özgürlüğündür, bağımsızlığındır zaman akacak ve gidecektir hiçbir şeyi tabulaştırma dogmalara karşı koy büyük devrimlere gereğin kalmayacak kadar devrimci kal yeter
eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur!
sakın kurtarıcı bekleme, yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım!